SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

AKDİYE BAHSİ

<< 3608 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

حَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ وَالْحَسَنُ بْنُ عَلِيٍّ أَنَّ زَيْدَ بْنَ الْحُبَابِ حَدَّثَهُمْ حَدَّثَنَا سَيْفٌ الْمَكَّيُّ قَالَ عُثْمَانُ سَيْفُ بْنُ سُلَيْمَانَ عَنْ قَيْسِ بْنِ سَعْدٍ عَنْ عَمْرِو بْنِ دِينَارٍ عَنْ ابْنِ عَبَّاسٍ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَضَى بِيَمِينٍ وَشَاهِدٍ

 

İbn Abbas'tan rivayet olunduğuna göre;

 

Nebi (s.a.v.), bir yeminle bir şahid'e dayanarak hüküm vermiştir.

 

 

İzah:

Müslim, akdiye; Tirmizî, ahkâm; Muvatta, akdiye; İbn Mâce, ahkâm; Ahmed b. Hanbel, I, 315, 323, III, 305, V, 285.

 

Bezlü'l-Mechüd yazarının açıklamasına göre, âlimlerin çoğunluğu bu hadis-i şerif, "Hz. Nebi (s.a.v.), davasına şahidlik eden bir şahidi olan ve davasında haklı olduğuna yemin eden bir kimse'nin lehine hüküm verdi" şeklinde anlamışlardır. Cumhura göre Nebi s.a.v. bu davacının kendi yeminini bir şahid yerine koyarak onu iki şahidi olan bir kimse gibi kabul etmiş ve bu suretle onun lehine hüküm vermiştir.

 

Davacının bir şahidi ve bir de yemini ile hüküm verilemeyeceğini söyleyen Hanefî uleması ise bu hadisi; "Nebi s.a.v., davalının bir şahidi ile birlikte birde yemini olması halinde davalı lehine hüküm verdi. Çünkü bir şahid ile davacı lehine hüccet tamamlanmaz. En âz iki şahid olması gerekir." şeklinde anlamışlardır.

 

Bazı hadis şarihleri de mevzumuzu teşkil eden bu hadis-i şerifi,"Beyyine davacı için, yemin de inkâr eden (davalı) içindir. "[Buharî, rehn; Müslim, akdiye; Ahmed b. Hanbel, I, 343, 351, 363.] hadis-i şerifi ile uzlaştırabilmek için, Hz. Nebi bazen davacının şahidiyle hüküm verirdi, bazen de davalının yeminiyle hüküm verirdi. Eğer davacının şahidi bululursa onun şahidliğine dayanarak, eğer onun şahidi bulunmazsa davalının yeminine dayanarak hüküm verirdi şeklinde tevil etmişlerdir.

 

Buradaki Cumhur'dan kasıd, Şafii, Malik, Ahmed bin Hanbel (dört mezheb'in üç'ü: Eimme-i selase) Fukah-i seb'a (En büyük 7 Medineli fıkıh alimi) ve Medine fakihleri ve alimlerin çoğunluğudur.

 

Fukaha-i seb'a şunlardır: Ebu Seleme bin Abdurrahman bin Avf, Harice bin Zeyd, Kasım bin Muhammed bin Ebi Bekr-i Sıddık, Said bin el-Müseyyeb, Süleyman b. Yesar, Ubeydullah b. Utbe, Urve b. Zübeyr

 

Aksi görüş: Ebu Hanife, Kufe uleması, Malikilerden bir görüş sahabe ve tabiin'in bir kısmı, Evzai, Şa'bi, Hakem, Leys ve Süfyan-i Sevridir.

 

Bu mevzuda cumhurun görüşünü benimseyen Hattâbî'ye göre; yemin'in davalıya ait olduğunu ifade eden hadisle mevzumuzu teşkil eden hadis arasında sanıldığı gibi bir çelişki olmadığından bunların arasını te'lif etmek de söz konusu değildir. Çünkü mevzumuzu teşkil eden hadis, bir şahidin şahitliği ile birlikte edilen yeminle ilgilidir. Öbür hadis ise bir şahidin şahitliği olmaksızın edilen yeminle ilgilidir.

 

Yine Hattâbî'nin açıklamasına göre, mevzumuzu teşkil eden hadisin hükmü sadece mâli hususlara aittir, diğer hususlardaki şahitlikler buna kıyas edilemez.

 

İbn Rüşd de bu mevzuda şöyle diyor:

 

"Ulema, bir kişinin şahidliği ve davacının yemini ile hükmetmenin cevazında da ihtilâf ederek; İmam Mâlik, İmam Şafiî, İmam Dâvud, Ebû Sevr, Medineli fukaha-i seb'a ve bir cemaat: Mâli davalarda bir kişinin şahitliği ve davacının yemini ile hükmedilebilir, demişlerdir. İmam Ebû Hanîfe, Süfyân-i Sevrî ve Irak fukahasının cumhuruna göre; bir kişinin şahitliği ve davacının yemini ile hükmedilemez.

 

İhtilâfın sebebi bu hususta varid olan sem'î deliller arasında bulunan tearuzdur. Bir kişinin şahitliği ve davacının yemini ile hükmedilebileceğine kail olanlar; -İbn Abbas, Ebû Hureyre, Zeyd b. Sabit ve Câbir'in hadisleri olmak üzere- birçok hadislere dayanmışlardır. Ancak bunlardan Müslim'in kaydettiği yalnız İbn Abbas'ın hadisidir. Buhari'nin kaydetmeyip yalnız Müslim'in kaydettiği bu hadisin metni, "Nebi Efendimiz, bir şahit ve yemin ile hükmetti" meâlindedir. İmam Mâlik ise, bu hususta mürsel olarak Ca'fer b. Muhammed'in babasından,"Nebi Efendimizin bir şahit ve davacının yemini ile hükmettiğine" dair rivayet ettiği hadise [Zürkanî, Şerhu Muvatta,IV, 377; Muvatta, akdiye 4. ] dayanmıştır. Çünkü İmam Mâlik'e göre, mürsel hadislerle amel etmek vacibtir. Diğer gurubun dayanağı da, "Eğer iki erkek şahit bulunmazsa şahitlerden güveneceğiniz bir erkek ile iki kadın da kâfidir" [Bakara 282] âyeti kerimesidir. Derler ki: Bu âyetten iki şahidin bulunmaması halinde ancak bir erkek ile kadının kâfi geldiği, bir erkek davacı ile yemininin kâfi gelmediği anlaşılmaktadır. Buna göre eğer, "Bir şahid ve davacının yemini ile hükmedilebilir" diyecek olursak, âyetin hadis ile nesholunduğunu söylememiz lâzım gelir. Kur'an ise mütevâtir olmayan hadislerle nesholunamaz. Birinci guruba göre ise, bir, nesih olmayıp âyetin hükmünü değiştirmeyen bir ziyadedir. İkinci grubun hadisten dayanağımla, "Ya senin iki şahidin, ya da onun yemini"[Buhari, rehn, şehadât, diyât; Müslim, eymân; Ahmed b. Hanbel, V, 211.] hadis-i şerifidir."[Bk. Bidâyetü'l-Müctehid Tercümesi, II, 602.]